Her İstediği Yapılan ve Hiç Engellenmeden Yetiştirilen Çocukların Erişkinlikleri

/ / Genel
Her İstediği Yapılan ve Hiç Engellenmeden Yetiştirilen Çocukları Erişkinlikleri

Çocukluk dönemi, bireyin kişilik yapılanmasının, duygu düzenleme becerilerinin ve ilişki örüntülerinin temellerinin atıldığı çok özel bir süreçtir. Çocuğun nasıl bir çevrede büyüdüğü, büyürken hangi deneyimlerle karşılaştığı, bu deneyimler esnasında duygularını yaşamasına yeterince fırsat verilip verilmediği, ona yeri geldiğinde sınır konulup konulmadığı; erişkinlikteki davranış biçimlerini önemli ölçüde etkiler.

Bazı çocuklar, ebeveynleri tarafından sürekli desteklenen, her isteği yerine getirilen, “hayır” kelimesiyle nadiren karşılaşan bir ortamda büyürler. Bu tür bir yetiştirme biçimi, kısa vadede huzurlu, uyumlu bir çocuk görüntüsü yaratabilir; ancak uzun vadede duygusal olgunlaşmayı ve gerçeklikle uyumu zorlaştırabilir.

Bu yazıda; her isteği yapılan, hata yapsa bile görmezden gelinen ve hiç engellenmeden yetiştirilen çocukların erişkinlikte hangi tutumları benimseyip nasıl davranış örüntülerini sergilediği ayrıntılandırılımıştır:

  1. Gelişimde Engellenmenin İşlevi

Engellenme, çocuğun istediği bir şeye hemen ulaşamaması ya da bazı arzularının sınırlandırılması anlamına gelir. Gelişimsel açıdan bu durum, çocuğun dürtü kontrolünüsabır becerisinigerçeği kabul etme ve gerçeklikle baş etme kapasitesini geliştiren doğal bir süreçtir.

Çocuk, zaman zaman “hayır” duymadığında şu temel becerileri öğrenemez:

  • Beklemeyi ve ertelemeyi,
  • Zorluk karşısında sakin kalmayı,
  • Başarısızlıkla baş etmeyi,
  • Kendi istekleri dışında bir dünyanın da var olduğunu fark etmeyi.

Dolayısıyla, sınır ve engel içermeyen bir çocukluk dönemi, çocuğa kısa vadede rahatlıkuzun vadede zorluk getirir.

  1. Her İstediği Yapılan Çocuğun Geliştirdiği Bilişsel Şemalar

Bu çocuklarda erken yaşlarda gelişen bazı temel inançlar erişkin yaşamda davranış örüntülerini belirler. En sık karşılaşılan şemalar şunlardır:

  • “Ben özelim, kurallar bana uygulanmaz.”
  • “İstediğim şey hemen olmalı.”
  • “Bir şey istediğimde başkaları onu sağlamak zorunda.”
  • “Zorluk ya da kısıtlama kabul edilemez.”
  • “Hayır cevabı, sevilmediğim anlamına gelir.”

Bu inançlar, yetişkinlikte iş yaşamında, romantik ilişkilerde, sosyal çevrede ve hatta kendi iç dünyasında süreğen çatışmalara yol açabilir.

  1. Sınır Konulmadan Yetiştirilen Çocukların Erişkinliğinde Gözlenen Tipik Davranış Özellikleri
  2. a) Düşük Frustrasyon Toleransı (Tahammülsüzlük)

Bu bireyler bir hedefe ulaşmak için beklemek, ertelemek veya çaba göstermek zorunda kaldıklarında yoğun öfke ve huzursuzluk hissederler. Engellenmeye karşı sabırları düşüktür. İş yaşamında ya da ilişkilerde en küçük aksilikler karşısında pes etme, sinirlenme veya suçlama davranışı gösterebilirler.

b) Gerçeklikten Kopuk Beklentiler

Çocuklukta istekleri sürekli karşılanan bireyler, erişkinlikte dünyanın da aynı şekilde işlediğini varsayabilir. Ancak yaşamın doğal sınırlarıyla karşılaştıklarında (örneğin finansal güçlükler, toplumsal kurallar, iş yerindeki hiyerarşi) yoğun hayal kırıklığı yaşayabilirler. Bu durum, kimi zaman “hayat bana adil davranmıyor” düşüncesine dönüşür.

c) İlişkilerde Kontrol ve Merkezcilik Eğilimi

İlişkilerde karşılıklı uyum yerine kendi ihtiyaçlarını merkeze alma eğilimi baskındır. Partner, arkadaş veya aile üyelerinin sınırlarına saygı duymakta zorlanabilirler. Kimi zaman karşı tarafın duygularını anlamakta güçlük çekerler çünkü çocuklukta kendi duygularının ön planda tutulmasına alışmışlardır.

d) Eleştiriye Karşı Aşırı Duyarlılık

Engellenmemiş bireyler genellikle eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılar. Hatalarına odaklanmak onlar için tehdit edici gelir çünkü çocuklukta hatalarla yüzleşmek yerine çevre tarafından telafi edilmiştir. Bu durum savunmacı tepkiler, öfke veya içe kapanma biçiminde kendini gösterebilir.

e) Sorumluluk Almada Zorluk

Sınır koyulmayan bir ortamda yetişen çocuk, davranışlarının sonuçlarını deneyimleme fırsatı bulamaz. Erişkinlikte bu durum, sorumluluk almakta isteksizlik, hataları başkalarına yükleme veya sürekli destek arayışı şeklinde ortaya çıkar.

  1. Bu Tutumun Ebeveyn Kaynaklı Dinamikleri

Ebeveynlerin çocuğa her istediğini yapma eğiliminin arkasında genellikle iyi niyetli fakat farkında olunmayan duygusal süreçler vardır. Örneğin:

  • Kendini yetersiz hissetme: “Ben iyi ebeveyn olmalıyım, onu üzmemeliyim.”
  • Kendi çocukluk eksikliklerini telafi etme: “Benim sahip olamadıklarım olsun.”
  • Suçluluk duygusu: Özellikle boşanma, eşle birlikte sağlıklı bir dinamik kurulamamış olunması, yoğun çalışma hayatı ya da geçmiş travmalar sonrası çocuğu üzmekten kaçınma.
  • Sınır koymanın sevgisizlikle karıştırılması: “Hayır dersem beni sevmez.”

Ancak uzun vadede bu yaklaşım, çocuğa sınır değil, belirsizlik kazandırır. Gerçek hayatta karşılaşacağı kaçınılmaz kısıtlamalarla başa çıkmasını zorlaştırır.

  1. Erişkinlikte Sonuçlar ve Duygusal Etkiler

Hiç engellenmeden büyüyen bireyler erişkinlikte genellikle şu duygusal temalarla karşılaşırlar:

  • Kronik tatminsizlik: Hiçbir şey yeterince iyi gelmez; çünkü doyum, çocuklukta dışsal olarak sağlanmıştır.
  • Kendilik değeriyle başarıyı karıştırma: “İstediğim olursa değerliyim.”
  • İlişkilerde yalnızlık hissi: Karşı tarafın sınırlarına saygı gösterilmediğinde ilişkiler yüzeysel hale gelir.
  • Öfke ve haksızlık duygusu: Hayatın kendi isteklerine göre şekillenmemesine karşı öfke.

Bazı bireyler bu duygularla baş edebilmek için aşırı kontrolcü, mükemmeliyetçi, sorumsuz ya da bağımlı davranış örüntüleri geliştirebilirler.

  1. Erişkinlikte Yeniden Öğrenme Süreci

İyi haber şu ki; bu öğrenilmiş tutumlar değiştirilebilir. Engellenmeye dayanıklılık ve sınır farkındalığı, terapi sürecinde yeniden kazanılabilir becerilerdir. Bu süreçte danışanlara şu alanlarda farkındalık kazandırmak önemlidir:

  1. Gerçeklik farkındalığı: Hayat herkes için sınırlıdır; sınırlılık yaşamın doğal parçasıdır.
  2. Duygusal düzenleme: Öfke ve hayal kırıklığı, tehlike değil insani duygulardır; yönetilebilirler.
  3. Sınır koyma ve sınır kabul etme: Başkalarının “hayır” demesi kişisel reddedilme değildir.
  4. Sorumluluk alma: Erişkinlikte destek aramak normaldir, ancak sorumluluk devretmek değil paylaşmaktır.
  5. Empati geliştirme: Herkesin kendi ihtiyaçları, öncelikleri ve sınırlılıkları vardır.

Öyle ki birey; bu becerileri geliştirildikçe yaşam olaylarını daha gerçekçi değerlendirebilir, ilişkilerinde daha dengeli davranabilir ve içsel olarak daha tatmin olmuş hisseder.

  1. Sonuç ve Danışanlara Mesaj

Hiç engellenmeden yetişmek, başlangıçta avantaj gibi görünse de erişkinlikte duygusal dayanıklılığı azaltan bir deneyimdir. Ancak bu bir kader değildir. İnsan, farkındalık kazandıkça ve kendini gözlemlemeyi öğrendikçe davranış örüntülerini değiştirebilir.

Unutmayın:

  • Gerçek sevgi, sınırsız vermek değil, doğru zamanda durabilmektir.
  • Sınır, cezalandırmak değil korumaktır.
  • Engellenme, özgürlüğün düşmanı değil, olgunluğun yol arkadaşıdır.

Kendinize veya çocuğunuza “hayır” demek sevgisizliğin değil, sağlıklı sevginin göstergesidir. Erişkin yaşamda bu beceriyi yeniden öğrenmek, içsel güveni ve duygusal dayanıklılığı güçlendirir.

Hiç engellenmeden büyüyen bireyler, yaşamın doğal sınırlarını kabullendikçe daha huzurlu, daha gerçekçi ve daha derin ilişkiler kurabilirler. Çünkü olgunlaşmak, isteklerimizin değil, değerlerimizin rehberliğinde yaşamayı öğrenmektir.