
İlişkilerin bitmesi, bireyler için genellikle zorlayıcı ve acı verici süreçlerdir. Kimi zaman ayrılık süreci tamamlanmış gibi görünse de kişi eski partnerini unutmakta güçlük çekebilir. Bu durumun altında bilinçdışı psikodinamik faktörler yatıyor olabilir. Çünkü psikodinamik perspektife göre; kişinin geçmiş deneyimleri, bağlanma biçimi, çocukluk travmaları ve içsel çatışmaları ilişkinin bitiminden sonra dahi etkisini sürdürebilir.
1. Bağlanma Stilleri ve Terk Edilme Kaygısı
Bağlanma kuramına göre, bireylerin çocukluk döneminde geliştirdiği bağlanma stili, yetişkinlik dönemindeki romantik ilişkilerini doğrudan etkiler. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkiyi bitirmekte ve eski partnerlerini unutmakta güçlük çekebilirler.
Erken çocukluk döneminde bakım verenle güvenli bir bağ kuramayan bireyler, romantik ilişkilerinde yoğun terk edilme kaygısı yaşayabilirler. İlişkinin bitmesi, bu kişilerin bilinçdışında terk edilme korkularını tetikleyerek geçmişte yaşanan duygusal yaraların yeniden açılmasına neden olabilir.
Ayrıca çocuklukta ihmal, duygusal reddedilme veya ebeveyn kaybı gibi deneyimler yaşayan bireyler, yetişkinlikte ayrılığı daha yıkıcı bir şekilde yaşayabilir ve unutmakta zorlanabilirler.
2. Narsistik Yaralanma ve Kimlik Krizi
Bir ilişkinin bitmesi, özellikle de terk edilme ile sonuçlanmışsa, kişinin özsaygısını ve kendilik algısını derinden sarsabilir. Psikanalitik kuram açısından bakıldığında, narsistik kişilik yapılanması olan bireyler için reddedilme sıklıkla bilinçdışında yoğun bir yetersizlik ve değersizlik duygusunu tetikler. Bu tetiklenme terkedilen kişinin narsistik kişilik yapılanması olmasa da kendisini hissettirebilir.
• Özdeğer kaybı: Kimi bireyler için partnerinin olması, kendi özdeğerini ve benlik saygısını besleyen bir kaynaktır. İlişkinin sona ermesi, kişinin kendini değersiz ve yetersiz hissetmesine yol açabilir.
• Kimlik bütünlüğünün bozulması: Özellikle uzun süreli ilişkilerde birey, kimliğinin bir kısmını partneriyle bütünleşmiş olarak görebilir. Ayrılık sonrası kişi, kendi kimliğini yeniden inşa etmekte zorlanabilir veya buna ayak direyebilir.
3. Bilinçdışı Tekrar Zorlantısı (Repetition Compulsion)
Psikanalitik teoriye göre, bireyler geçmiş travmatik deneyimlerini bilinçdışı olarak yeniden sahneleme eğilimindedirler. Bu durum, bireyin geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimleri farkında olmadan tekrar etmesine neden olabilir. Örneğin çocukken sürekli reddedilen, ihmal veya sevgi eksikliği yaşayan kişi; duygusal ihtiyaçlarını yetişkinlikte romantik ilişkileri aracılığıyla yeniden deneyimlemeye çalışabilir. Yani çocuklukta ebeveynlerinden duygusal olarak yeterince beslenememiş kişi yetişkinlikte kendisini yetersiz hissettiren ilişkileri bilinçdışı olarak tercih edebilir. Dolayısıyla farkında olmadan eski döngüyü kırmak için zihinsel uğraşı devam eden bu kişinin ayrılık sonrası iyileşme süreci ne yazık ki daha karmaşık olur.
4. Yas Süreci ve Melankoli
Biten bir ilişkinin ardından bireyin yaşadığı duygusal süreç, klasik yas sürecine benzetilebilir. Bazı bireyler yas sürecini tamamlayamaz ve melankolik bir duruma sürüklenebilir.
• Normal yas süreci: Sağlıklı yas sürecinde birey, kaybı kabul eder ve zamanla eski partnerine yönelik duygusal bağlarını serbest bırakır.
• Patolojik yas: Birey, kaybı içselleştirerek kendi benliği üzerinde olumsuz bir etkide bulunur. Kendini suçlama, değersiz hissetme ve yoğun bir depresyon hali bu süreçte gözlemlenebilir.
5. İdealizasyon ve Gerçekliğin Çarpıtılması
İlişkinin sona ermesinden sonra birey, eski partnerini bilinçdışı olarak idealize edebilir. Bu idealizasyon, gerçekte ilişkinin olumsuz yanlarını göz ardı etmesine ve eski partnerin “mükemmel” olduğu yanılgısına kapılmasına neden olabilir. İlişkinin neden bittiği objektif olarak değerlendirilemediğinde, kişi sürekli olarak eski partnerini geri kazanma veya onunla tekrar bir araya gelme umudunu sürdürebilir.
6. Bastırma ve Bilinçdışı Direnç
Biten ilişkinin unutulamamasının altında, bilinçdışı düzeyde işleyen bastırma ve direnç mekanizmaları da yatabilir. Kişi, bilinçdışında ayrılığı kabul etmek istemeyerek eski partneriyle ilgili anıları ve duyguları zihninde tutmaya devam edebilir.
• Duygusal bastırma: Kişi, ayrılıkla ilgili acıyı tam olarak işlemleyemediği için bu duyguları bastırarak geçmişe takılı kalabilir.
• Direnç mekanizmaları: Bireyin bilinçdışı, ayrılığı tamamen kabul etmek yerine, eski partneriyle ilgili düşünceleri ve anıları sürekli olarak canlı tutarak psikolojik savunma geliştirebilir.
Sonuç ve Baş Etme Yolları
Biten bir ilişkinin unutulamaması, bilinçdışı faktörler, geçmiş travmalar ve bağlanma stilleriyle yakından ilişkilidir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için şu öneriler değerlendirilebilir:
• Duygusal düzenleme becerileri geliştirmek: Bilinçli farkındalık, meditasyon ve duygu düzenleme teknikleri bireyin duygularını daha sağlıklı bir şekilde işlemesine katkı sağlayacaktır.
• Gerçekçi bakış açısı kazanmak: İlişkinin olumlu ve olumsuz yönlerini nesnel bir şekilde değerlendirmek, idealizasyondan uzaklaşmayı kolaylaştıracaktır.
• Öz-değer geliştirmek: Kendi kimliğini ilişki dışında da anlamlandırmak, bireyin ayrılık sonrası iyileşme sürecini hızlandıracaktır.
• Psikoterapi desteği almak: Psikanalitik yönelimli terapi bireyin içsel çatışmalarını keşfetmesine yardımcı olan bir terapi türüdür. Her bireyin dinamik geçmişi kendisine has olduğu için herkesin ayrılık süreci de bir başkasından farklıdır. Doğru destek, kişinin yeni ilişkilere daha sağlam temellerle adım atmasını sağlayacaktır. Siz de böyle bir süreçten geçiyorsanız Beytepe Officium Plaza’da bulunan muayenehanemize, psikanalitik yönelimli psikoterapi desteği almak için başvurarak bu zorlu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilirsiniz.