Konversiyon Bozukluğu; altta yatan bir organik neden olmaksızın bedenin çeşitli organlarında meydana gelebilen, etkilenen organının hareket, duyu gibi yeti kayıpları ile seyreden ruhsal bir hastalıktır. Bu hastalığın toplum arasında bilinen ismi ise psikolojik bayılmadır. Ancak bayılma dışında pek çok farklı şekilde de görülebilmektedir.
Konversiyon Bozukluğu kişinin bile isteye belirti ortaya çıkarması veya olmayan bir şeyi varmış gibi taklit etmesi değildir. Yani hastanın amacı birilerinin dikkatini üzerine çekmek değildir. Yani belirtiler sosyal, mali veya hukuki amaç güdülerek ortaya çıkartılmaz.
Eşik altı konversif belirtiler toplumun yaklaşık 1/3’ünde zaman zaman görülebilir. Konversiyon Bozukluğunun klasik tablosunun görülme sıklığı ise %0,3’ü bulmaktadır.
Konversiyon Bozukluğu genellikle geç çocukluk ve erken erişkinlik yıllarında başlar. Ancak nadiren de olsa çok daha erken veya çok daha ileri yaşlarda da başlayabilir.
Evet, bu anlamda cinsiyetler arasında bazı farklılık vardır. Öyle ki Konversiyon Bozukluğunun kadınlarda görülme olasılığı erkeklerden 2 ile 10 kat arası bir değerde daha sıktır.
Konversiyon Bozukluğunda görülen belirtileri duyusal, motor ve nörolojik belirtiler olarak üç gruba ayırmak mümkündür. Ancak hastalığın tipik bir görünümü olmadığını bilmek önemlidir. Yani her konversiyon tablosu bir diğerinden farklı şekilde kendini belli eder. Ayrıca hastalığın belirtileri aynı kişide de zamanla değiştirebilir.
Konversiyon Bozukluğunda en sık karşılaşılan duyusal belirtiler uzuvları hareket ettirememe ya da uyuşukluktur. Hastalarda kimi zaman geçici körlük veya sağırlık da ortaya çıkabilir. Konversiyon bozukluğu körlüğünde hasta etrafındaki objelere takılmadan ve kendine zarar getirmeyecek şekilde yürür. Körlük esnasında hastanın göz refleksleri nörolojik hastalıklardan farklı olarak olağandır.
Konversiyon Bozukluğunda sık karşılaşılan motor belirtiler yürüyüş bozukluğu, kas güçsüzlüğü, uzuvların veya gövdenin anormal hareketi ya da hareketsizliğidir. Konversif hastaya odaklanıldığında hastanın semptomları hemen her zaman daha yoğunlaşır. Hasta hareket bozukluğu nedeniyle nadiren düşer. Ancak düşse de korunaklı düşer ve hemen hiçbir zaman yaralanmaz.
Konversiyon bozukluğunda en sık görülen nörolojik belirti bayılmadır. Hastalar sıklıkla stresör sonrası birden yere yığılırlar. Ancak bu bayılmalar epilepsi nöbetlerinden farklıdır olup epilepsi nöbetlerine göre çok daha uzun sürer, bayılma esnasında sıklıkla hastanın altına kaçırması veya ağızdan köpük gelmesi yoktur. Ayrıca epilepsinin aksine hasta bayıldığında etrafındaki sesleri duyar ancak çoğu zaman kendisine sorulan soruları bayıldığı sırada istese de cevaplayamadığını ifade eder. Ancak nadiren de olsa konversif bayılma sırasında tıpkı epileptik nöbetlerde görüldüğü gibi dilini ısırabilir veya idrarını tutamayabilir.
Hasta yeti yitimini bilinçli olarak ortaya çıkarmaz. Evet, belirtilerine kaynaklık eden nörolojik veya başka bir organik neden yoktur. Ancak ortada gerçek bir duyu veya hareket kaybı da vardır. Bahsi geçen kaybın kaynağı ise psikolojik nedenlerdir.
Konversiyon Bozukluğu hastalarında dikkat çeken bir diğer özellik bahsi geçen yeti yitimi esnasında hastanın hastalığa karşı bir aldırmazlık halinin olmasıdır. Normal şartlarda elini aniden hareket ettiremeyen bir kişinin ne olup bittiğiyle ilgili çok kaygılı olması beklenir. Bu kaygı hali Konversiyon Bozukluğunda genelde görülmez. Ancak bu durum her konversif hastada olmayabilir.
Hastaların hafıza gibi bilişsel yetilerinde bir sorun yoktur. Ancak kendilerini üzen, kıran veya içerledikleri olayları anlatmakta veya ifade etmekte çekindikleri sık görülen bir durumdur. Analitik kurama göre hastalar aslında tam da bu nedenle kaygılarını bedensel bir belirtiye dönüştürürler.
Konversiyon Bozukluğunun oluş nedeninin daha çok dinamik faktörlerle ilişkili olduğu düşünülür. Bahsi geçen faktörler özellikle çocukluk dönemiyle ilişkilendirilir. Ayrıca hastalığın histriyonik kişilik bozukluğu veya bozukluk düzeyinde olmasa bile histriyonik kişilik örüntüsü olan kişilerde daha sık görülmesi; bu durumların Konversiyon Bozukluğu için risk faktörü olduğunu düşündürür.
Konversiyon Bozukluğu sıklıkla aniden başlayan bir hastalıktır. Ancak belirtilerin şiddetinde zamanla artış görülme ihtimali de vardır. Konversif belirtiler sıklıkla kısa süreli olup, akut vakaların çoğunda kendiliğinden hızlıca geriler. Hastalık kronikleşmişse belirtilerin kendiliğinden sönme ihtimali %50’e düşer. Bu hastaların da yaklaşık çeyreğinde belirtiler bir sene içinde tekrar kendisini belli eder. Eğer hastalık akut başlangıçlıysa, daha çok körlük, ses kısıklığı veya kas hareketsizliği ile seyrediyorsa, hekime başvuru erken dönemdeyse, stresör faktörler yoğun değilse seyrin daha iyi gidişli olacağı öngürülebilir.
Evet. Konversiyon Bozukluğu tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Ancak konversif belirtilerin kendiliğinden gerileme eğilimi olmasına rağmen hastaların terapi desteği alması süreci kolaylaştırmaktadır. Bu anlamda önerilen terapi türleri ise içgörü odaklı psikoterapi gibi dinamik yönelimli yaklaşımlar ve Bilişsel Davranışçı Terapidir. Bazı olgularda Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi ve gevşeme egzersizleri de işe yarayabilmektedir. Ayrıca ailenin sürece dahil edilmesi çevre koşullarının düzene sokulması adına tedavinin gidişatına büyük bir katkı sağlar. Dolayısıyla bu hastalar aile terapisinden de fayda görebilmektedirler.
Konversiyon Bozukluğunda anksiyolitik ajanlar çok etkili değildir. Ancak kimi vakada konversif belirtiler geçtikten sonra ortaya çıkan kaygı için bu tür ilaçlar kısa süreli tercih edilebilir. Konversif hastalarda tabloya eşlik eden depresif belirtiler olması halinde tedaviye antidepresanlar da eklenebilir. Ancak medikal ilaçlar dinamik sorunları ortadan kaldırmayacağı için hastaların terapi desteği alması hastalığın seyri açısından büyük önem taşır.