Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’nin kurucusu Aaron Beck’dir. Beck’e göre; kişinin duygusal tepkileri, karşılaştığı olayları veya kişileri algılama ve zihninde yorumlama şekline bağlıdır. Başka bir deyişli duygu ve davranışlarımız aklımızdan geçen düşüncelerden bağımsız değildir.
Bilişsel modele göre ruhsal yakınmalar; kişinin kendisi, başkaları ve dünya ile ilgili hatalı ve işlevsel olmayan düşünceleri sonucunda ortaya çıkar. Yani depresyon, kaygı bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar; kişinin erken çocukluk yıllarında benimsediği yanlış algılama, yorumlama ve düşünmeyle ilişkili olarak gündeme gelen tablolardır. Ruhsal hastalığı olan kişi bu kurama göre yalnızca kendisini değil hem dünyayı hem de geleceği yanlış algılayıp, olan bitene veya olup bitecek şeylere önyargıyla yaklaşmaktadır.
Beck, çocukluktan beri kişide yerleşik şekilde bulunan düşünce kalıplarına “şema” adını vermiştir. Çocukluk yıllarında kendisini çok belli etmeyen şemalar, bu şemaların kuvvetlenmesine neden olan olaylar yaşandıkça adeta küllerinden tekrar doğar. Örneğin reddedici ve mesafeli bir ebeveyni olan kişi erişkinlikte bir başka kişi tarafından bir isteği kabul edilmediğinde kişide hızlıca değersizlik hissi ile sevilmediği ve terk edileceği düşünceleri etkinleşir. Alevlenen şemalar daha sonra ne yazık ki olanları algılama, değerlendirme ve yorumlama şeklini etkiler. Bu durum ise kişiyi olumsuz duygulara ve sosyal yaşama çok da uygun olmayan davranışlara sürükler. Böylece kişi gerek kendisi, gerek karşısındaki kişi, gerek dünya, gerekse gelecekle ilgili bazı felaket senaryoları üretmeye başlar. Bilişsel Davranışçı Terapi; aslında tam da bu noktada devreye girerek kişinin hatalı düşüncelerini tespit edip, bunları işlevsel olan düşüncelerle değiştirilmesini sağlar.
Bilişsel Davranışçı Terapi; kalıplaşmış ve işlevsel olmayan algılama, değerlendirme ve yorumla biçimlerinin işlevsel olanlarla değiştirilmesine; danışana alternatif açıklamalar kazandırılmasına; danışanın kendisine, dünyaya, geleceğe ve karşılaştığı kişilere daha esnek bir bakış açısıyla yaklaşabilmesine aracılık eder. Bu hedefi mümkün kılan şey; kişinin negatif düşünce kalıplarını fark edip, bunları ruhsal açıdan sağlıklı davranışların oluşmasına kaynaklık edecek düşüncelerle değiştirmesidir. Çünkü danışan ancak bu şekilde gerçeğe ve sosyal yaşama uygun yorum seçeneklerini gündeme getirebilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi; Major Depresif Bozukluk, Distimi, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Panik Bozukluk, Agorafobi, Sosyal Fobi, Özgül Fobi, Anoreksiya Nervoza, Bulumia Nervoza, Vücut Dismorfik Bozukluk, Obsesif Kompülsif Bozukluk başta olmak üzere pek çok ruhsal hastalığın tedavisinde etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir sağaltım türüdür. Ayrıca yeterli dozda antidepresanlara kısmi yanıt, ilaç yan etkilerini tolere edememe, ilaç tedavisinin kontrendike olması gibi durumlarda da bu terapi rahatlıkla tercih edilebilir.
Verilen ödev ve alıştırmalara uyum sağlayamayacak, bilişsel yeniden yapılandırma aşamasına engel olacak rahatsızlığı olan ve iş birliğine açık olmayacak danışanlarda Bilişsel Davranışçı Terapi tercih edilmez.
Bilişsel Davranışçı Terapi’de terapist danışana ev ödev verir ve onun bir sonraki seansa kadar bu ödevi yapmasını ister. Burada verilen ödev terapistin tek başına belirlediği bir ödev değildir. Yani ödevler her zaman danışan ile iş birliği içinde planlanır. Ayrıca seansların gündemi yine danışan ve terapistin ortak kararıyla belirlenir. Ancak Dinamik (Psikanalitik) Yönelimli Terapilerde terapist danışana ev ödevi vermez. Bu terapilerin Bilişsel Davranışçı Terapilerden bir diğer farkı da gündem belirleme aşamasının tercih edilmemesidir. Bu tarz terapilerde danışan için acil olan konu neyse veya kişi o an hangi konudan bahsetmek istiyorsa o konu konuşulur. Bu yüzden Dinamik Yönelimli Terapiler seanslarında danışan Bilişsel Davranışçı Terapiye seanslarına nazaran terapistten çok daha aktiftir.
Evet, uygulanabilir. Örneğin tek başına Bilişsel Davranışçı Terapiden ancak kısmi bir fayda sağlanmışsa veya ruhsal hastalığın şiddeti ağır düzeydeyse danışana böyle bir kombine yaklaşım uygulanabilir.
Evet, alabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi süreci devam ederken danışanın Aile Terapisi veya Grup Terapisi desteği görmesi herhangi bir sorun teşkil etmez. Çünkü bahsi geçen terapilerin çıkış noktası, hedefleri ve seanslarda kullanılan teknikler tamamen birbirinden farklıdır.
Danışanın Bilişsel Davranışçı Terapi’den beklentisi; yaşadığı olaylara ve karşılaştığı durumlara yönelik hiç sorgulamadan gerçek kabul ettiği olumsuz otomatik düşüncelerini fark etmek, bunları ayıklamak ve mantık hatalarını düzeltmek olmalıdır.
Terapi süreci danışana rağmen değil, danışanla birlikte devam eden bir süreçtir. Dolayısıyla terapi desteği alan hiçbir danışanın bu süreçten beklentisi terapistin kendisini değiştirmesi olmamalıdır. Çünkü değişim yalnızca kişinin kendi isteği ve aktif çabasıyla mümkündür.
Bilişsel Davranışçı Terapi seansların hem bilişsel hem de davranışsal teknikler kullanılır. Bu tekniklerin yoğunluğu her vaka özelinde değişir. Yani seansların bu açıdan belli bir standardı yoktur. Otomatik düşünceleri ortaya çıkarma, bilişsel yeniden yapılandırma, çifte standart tekniği, araştırma tekniği, yeniden atfetme, pasta dilimi tekniği, semantik yöntem, yüzleştirme, davranış aktivasyonu, iletişim becerileri eğitimi, parçalara bölme, sorun çözme, model olma, davranış deneyleri, exposure (maruziyet), sistematik duyarsızlaştırma; seanslarda kullanılan yöntemlerden yalnızca bazılarıdır.
Bilişsel Davranışçı Terapi ortalama 12 hafta sürmektedir. Bu süre zarfınca danışan ile 15-20 seans planlanır. Seanslar ise 45-50 dakika kadar sürer.